Üniversite
yıllarımda İnönü stadında BEŞİKTAŞ’ı izlerken hep şahit olduğum bir manzara
vardı ve çok basit bir tanımı vardı bu manzaranın: Geriden şişirilen toplar…
BEŞİKTAŞ topu ileriye taşımak için orta sahayı kullanmak yerine Alpay, Ali Eren
gibi oyuncuların havadan uzun toplarından medet umuyordu. İzledikçe
şaşırıyordum bu duruma. Böyle bir oyunla nasıl gol atıp, nasıl maç kazanıyor, nasıl puan alıyor, nasıl şampiyon oluyorduk
biz? Top havalanacak, doğru yere gidecek, ileride biri kafayla indirecek,
arkadan gelen biri topu alacak vs.. vs.. Bunun daha garantili bir yolu
olmalıydı. Orta sahada oynayan oyuncularımız bu kadar mı yeteneksizdi? Acaba
ben mi futbol bilmediğim için şaşırıyordum bu duruma?
Bu sezonki BEŞİKTAŞ’ı
izlerken en çok o manzaraları görmediğim için mutluyum. Pas tercihleri ve
zamanlamaları çok iyi noktalara gitmeye başladı. Ayağa pas yaptığını
söyleyemeyiz takımın, ama tabiri caizse “dan dun” vurulan toplardan kurtulduk.
Artık topun gittiği yerde mutlaka Siyah-Beyaz’lı (belki de kırmızılı) bir
oyuncunun olacağını tahmin edebiliyoruz ve bunu sağlayan şey çok koşmak değil
sadece. Geçmişte de yetenekli oyuncularımız olmuştu mutlaka ama bugünkü
oyuncuların, özellikle Fernandes ve Oğuzhan’ın üst düzey tekniklerinin payı
büyük. Doğru yerlere, doğru zamanlamayla atılan paslar sahada oynanan oyunun
lezzetini daha iyi hissettiriyor bize. İyi paslaşma bol ve etkili pozisyon
getiriyor. Hatta Necip’in bu sezonki olağanüstü gelişimine, futboluna sınıf
atlatışına da bu pasa dayalı oyunun çok büyük katkı sağladığını
düşünüyorum.Keza Veli’nin sahada dikkat çekici bir şey yapamıyor gibi görünmesinin
de sebeplerinden biri budur, pas düzenine uyum sağlayamadı Veli...
Sahadaki
Fernandes-Oğuzhan ilişkisi bana geçen sezon GS’da gördüğümüz Ujfalusi-Semih
arasındaki usta çırak ilişkisini hatırlatıyor. Fernandes acil bir durum, bir
sıkıntı, bir kriz olmadığı sürece Oğuzhan’ın hücumu yönetme denemeleri
yapmasına müsaade ediyor. Belki de O’nu bunu yapmaya zorluyor lisan-ı haliyle.
Antrenman sonrası özel çalışmalar yapıyorlar mı bilmem ama gerek de yok
sanırım. Oğuzhan açık ve net bir şekilde gerçek sahada, gerçek maçta staj
yapıyor Fernandes ustanın yanında..
Lig Tv spikerleri haftalardır
BEŞİKTAŞ maçlarını anlatırken “Unutulmaz bir maç, sezonun en iyi maçı” vb..
şeyler söylüyorlar.Haksız sayılmazlar tabi ama gol sayısının 5-6-8 gibi
sayılara ulaşması bu durumun oluşmasını sağlıyor.Bu gollerin arasında BEŞİKTAŞ’ın
yediği goller de var.3-3, 5-3 gibi skorlar seyir zevkiyle beraber takımın
savunması açısından da alarm demek. Özellikle sol kanat savunmamız Antalya’da
bizi oldukça rahatsız etti. Uğur Boral neredeyse hiçbir pozisyonda doğru
zamanda doğru yerde olamadı. Olduğu zaman ise Antalyaspor atak yapıyor değildi.
Uğur’un formasındaki tere duyduğumuz saygıyla beraber, İsmail Köybaşı’nın bir
an önce dönmesi gerektiğini de belirtelim.
Kalecimiz de mi
kendisini gözden geçirse acaba? Mc Gregor tecrübeli belki ama Cenk’deki gözü
karalık yok maalesef. Yediğimiz gollerin önemli bir kısmında son pozisyon kale
sahasının içinde gerçekleşirken aksiyonun içinde Mc Gregor’u göremiyoruz. Samet
Ayababa, Mc Gregor’a olayın içine dahil olup el koyarak oradaki krizi
bitirmesini öğretmeli..
Tıpkı en zor zamanda kendisinin takımın başına geçerken
yaptığı gibi…
(Not:Fernansdes’in 2. golde Almeida’ya yaptığı asist
hakkında bir şeyler yazacaktım.Ama o kalemim o kadar kuvvetli değil. Yalnızca
saygımı belirtmek üzere yukarıdaki
fotoğrafı kullanmakla yetiniyorum)
İkinci gol anlatılmaz yaşanır. Uzun süredir böyle kaliteli bir asist görmemiştim, hatta öyle kaliteli ki Almeida bile gol yapmak için zorunluluk hissetmiştir.
YanıtlaSilNecip ve Oğuzhan bizim gelecek sigortalarımız. Yanlarına bir de Muhammed eklenirse takımı bunların etrafına kurmak çok daha kolay olacaktır. Yalnız İsmail bana ölümü görüp sıtmaya razı olmayı hatırlatıyor. Sabredeyim diyorum ama futbolunun üzerine bir türlü koyamıyor, özellikle defansif anlamda. Tabi Uğur Boral mevzu bahisse gerisi teferruattır :)