Sayfalar

1 Ağustos 2012 Çarşamba

Fenerbahçe İzlenimleri




Avrupa Kupası ya da Dünya Kupası da oynansa yerel takımlara ve oyunun yerel yorumuna o kadar alışmışız ki, ülke takımlarından birinin maçı olduğu zaman daha çok ilgimizi çekiyor sanki. Bu ilginin bir sonucu olarak da Şampiyonlar Ligi ön eleme turunda Romen takımı Vaslui ile Kadıköy’de karşılaşan Fenerbahçe’nin bu sezonki ilk ciddi maçından bahsedelim biraz...
Elbette ki tüm Fener taraftarı ve biz diğer futbolseverlerin gözü ilk önce yeni transferlerde oluyor: Dirk Kuyt, Mehmet Topal, Hasan Ali Kaldırım ve BEŞİKTAŞ’lılar olarak yüreğimizin sızısı Egemen Korkmaz..
Kuyt, Kayt, veya Köyt, geleneksel dinamizmini sarı-lacivertli formayla da sürdürüyor. Sürekli hareket halinde ve yakınından ya da uzağından geçen her topa bir şekilde müdahale etmek için büyük bir çaba halinde. Fakat henüz takımın bir parçası olabilmiş değil. Özellikle Gökhan Gönül’le olan uyum problemi çok dikkat çekti. Kuyt’ın sağ önde oynadığı ilk yarı Gökhan ileriye çıkmakta oldukça tereddütlüydü. Geçtiğimiz sezon FB’nin en önemli özelliklerinden biri her iki kanatta da önde ve arkada oynayan oyuncuların birbirleriyle olan uyumu ve yardımlaşmalarıydı. Sağda Gökhan-Mehmet, solda da Ziegler-Stoch birbirleriyle çok iyi ikililer oluşturmuşlardı. Takımın son ana kadar şampiyonluk kovalamasındaki en önemli saha içi dinamiklerden biri belki de budur.
(İnönü stadında normal sezonda oynanan Fenerbahçe maçında çok üstün oynadığı halde BEŞİKTAŞ’ın ancak beraberlik alabilmesindeki en önemli etken kendi kanat oyuncularında sağlayamadığı o yardımlaşmadır mesela.)
Vaslui maçında bu ikililerin ikisinin birden değiştiğini ve bunun bir sonucu olarak da kanat etkinliklerinin azaldığını gördük. Özellikle Kuyt henüz takımdaki hiçbir oyuncuyla herhangi bir uyum belirtisi gösterebilmiş değil. Arkasındaki Gökhan’a birkaç pozisyonda iyi niyetle yardıma gelmiş olsa da gerek hücuma çıkışlarda yaptığı koşular, gerekse topla buluştuğu noktalar hücumu derinleştirebilecek özellikte değildi. Ayrıca 45 dakika boyunca Gökhan’ın hücuma çıkış yollarını da kapattı.

Mehmet Topal’ın sorumluluk almaktan çekinmesi de bir başka problem. Emre’nin yerinin doldurulamadığı herkesçe bilinen, bu maçta sahada da ispatlanan bir gerçek. M.Topal’ın hem defansif hem de ofansif planda “etkisiz eleman” rolüne bürünmesi Alex’i de olumsuz etkiledi. Emre’li FB’nin orta sahadaki akışkanlığından eser yok. Alex kendi stoperlerinin önüne kadar gelip top alıyor ve hücum organizasyonu yapmaya çalışıyor. Düşünün problemin büyüklüğünü…

Hasan Ali’nin çok da kötü oynadığını söylenemez belki de ama Stoch’un formsuzluğu O’nun oyununu biraz gölgeledi. Beklenen kanat ortalarını soldan da göremeyişimizin en önemli sebebi Stoch’un gününde olmayışıydı belki de.
Stoch ilginç bir biçimde, en silik performanslarını  Alex’le birlikte oynadığı maçlarda gösteriyor. Bu ciddi olarak irdelenmesi gereken bir konu olabilir.

İlk yarıda Fener’in çok kötü performansını zincirleme şekilde; kanat oyuncularının uyumsuzluğu, Mehmet Topal’ın çekingen oyun anlayışı, bunun sonucu Alex’in istediği toplarla buluşamaması ve doğal olarak Semih’i de istediği toplarla buluşturamaması şeklinde anlatabiliriz.

İkinci yarı Semih-Mehmet Topuz değişikliği takımın saha içindeki dizilişinde de değişilik getirdi. Kuyt ileri uca geçti, sağda bıraktığı boşluğu Topuz devraldı. Böylelikle en azından tek kanatta da verim sağlanmaya başladı. Mehmet Topuz’un bir çok özelliğinin yanında en önemli etkisi, zaman zaman biraz daha içeriye kayarak rakip sol beki yanıltması ve Gökhan’a ileriye çıkması için bir koridor oluşturması. Bunun Aykut Kocaman tarafından verilen bir taktik olduğundan şüpheliyim. Tamamen yukarıda bahsettiğim uyumun neticesinde bu iki oyuncunun planıymış gibi geliyor bana.
Sol tarafa Caner’in girmesi o kanadı da hareketlendirdi. Hasan Ali de ileriye daha rahat çıkmaya başladı. Beklenen ortalar oradan da gelmeye başladı. Ama gelin görün ki golü bulan rakip takım oldu. Mehmet Topal’ın berbat pasına mı değinsek yoksa Egemen’in yaptığı hataya mı?
Neyse ki son dakikada da olsa Fenerbahçe bir gol bulabildi de deplasmandaki maça çok dezavantajlı bir skorla gitmekten kurtuldu.
FB’de sezon başı olmasının, henüz takımın hazırlıklarını tamamlamamış olmasının, transferin bitmemiş olmasının yanında rakip Vaslui’nin de beklenenden çok daha diri ve fizik açıdan kuvvetli bir takım olmasının da bu skorda payı var. Orta Avrupa’nın klasikleşmiş fizik güce dayalı futbolunun yanında çok teknik oyunculara da sahip Vaslui. Hafife almak tehlikeliymiş demek ki, bu anlaşıldı.

FB’nin turu geçeceğine inanıyorum diyemiyorum, çünkü Aykut Kocaman’ın bu güne kadarki Avrupa maçları karnesi ortada. Vaslui maçına kadar 4 maçta 2 yenilgi 2 beraberliği vardı. Bir çok açıdan baktığımızda da zaten en önemli sorulardan biri şu: FB acaba Alex’siz oynamaya değil de Aykut Kocaman’sız oynamaya mı alışsa..?

Ve bir BEŞİKTAŞ’lı gözüyle sarı lacivertli takıma baktığımda gördüğüm önemli bir nokta daha:
 Ne güzel futbolcumuzdun sen Egemen Korkmaz…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder