Avrupa Kupası ya da Dünya Kupası da oynansa yerel takımlara
ve oyunun yerel yorumuna o kadar alışmışız ki, ülke takımlarından birinin maçı
olduğu zaman daha çok ilgimizi çekiyor sanki. Bu ilginin bir sonucu olarak da
Şampiyonlar Ligi ön eleme turunda Romen takımı Vaslui ile Kadıköy’de karşılaşan
Fenerbahçe’nin bu sezonki ilk ciddi maçından bahsedelim biraz...
Elbette ki tüm Fener taraftarı ve biz diğer futbolseverlerin
gözü ilk önce yeni transferlerde oluyor: Dirk Kuyt, Mehmet Topal, Hasan Ali
Kaldırım ve BEŞİKTAŞ’lılar olarak yüreğimizin sızısı Egemen Korkmaz..
Kuyt, Kayt, veya Köyt, geleneksel dinamizmini
sarı-lacivertli formayla da sürdürüyor. Sürekli hareket halinde ve yakınından ya
da uzağından geçen her topa bir şekilde müdahale etmek için büyük bir çaba
halinde. Fakat henüz takımın bir parçası olabilmiş değil. Özellikle Gökhan
Gönül’le olan uyum problemi çok dikkat çekti. Kuyt’ın sağ önde oynadığı ilk
yarı Gökhan ileriye çıkmakta oldukça tereddütlüydü. Geçtiğimiz sezon FB’nin en
önemli özelliklerinden biri her iki kanatta da önde ve arkada oynayan
oyuncuların birbirleriyle olan uyumu ve yardımlaşmalarıydı. Sağda
Gökhan-Mehmet, solda da Ziegler-Stoch birbirleriyle çok iyi ikililer
oluşturmuşlardı. Takımın son ana kadar şampiyonluk kovalamasındaki en önemli
saha içi dinamiklerden biri belki de budur.
(İnönü stadında normal sezonda oynanan Fenerbahçe maçında
çok üstün oynadığı halde BEŞİKTAŞ’ın ancak beraberlik alabilmesindeki en önemli
etken kendi kanat oyuncularında sağlayamadığı o yardımlaşmadır mesela.)
Vaslui maçında bu ikililerin ikisinin birden değiştiğini ve
bunun bir sonucu olarak da kanat etkinliklerinin azaldığını gördük. Özellikle
Kuyt henüz takımdaki hiçbir oyuncuyla herhangi bir uyum belirtisi gösterebilmiş
değil. Arkasındaki Gökhan’a birkaç pozisyonda iyi niyetle yardıma gelmiş olsa
da gerek hücuma çıkışlarda yaptığı koşular, gerekse topla buluştuğu noktalar
hücumu derinleştirebilecek özellikte değildi. Ayrıca 45 dakika boyunca Gökhan’ın
hücuma çıkış yollarını da kapattı.
Mehmet Topal’ın sorumluluk almaktan çekinmesi de bir başka
problem. Emre’nin yerinin doldurulamadığı herkesçe bilinen, bu maçta sahada da
ispatlanan bir gerçek. M.Topal’ın hem defansif hem de ofansif planda “etkisiz
eleman” rolüne bürünmesi Alex’i de olumsuz etkiledi. Emre’li FB’nin orta
sahadaki akışkanlığından eser yok. Alex kendi stoperlerinin önüne kadar gelip
top alıyor ve hücum organizasyonu yapmaya çalışıyor. Düşünün problemin
büyüklüğünü…
Hasan Ali’nin çok da kötü oynadığını söylenemez belki de ama
Stoch’un formsuzluğu O’nun oyununu biraz gölgeledi. Beklenen kanat ortalarını
soldan da göremeyişimizin en önemli sebebi Stoch’un gününde olmayışıydı belki
de.
Stoch ilginç bir biçimde, en silik performanslarını Alex’le birlikte oynadığı maçlarda
gösteriyor. Bu ciddi olarak irdelenmesi gereken bir konu olabilir.
İlk yarıda Fener’in çok kötü performansını zincirleme
şekilde; kanat oyuncularının uyumsuzluğu, Mehmet Topal’ın çekingen oyun
anlayışı, bunun sonucu Alex’in istediği toplarla buluşamaması ve doğal olarak
Semih’i de istediği toplarla buluşturamaması şeklinde anlatabiliriz.
İkinci yarı Semih-Mehmet Topuz değişikliği takımın saha
içindeki dizilişinde de değişilik getirdi. Kuyt ileri uca geçti, sağda
bıraktığı boşluğu Topuz devraldı. Böylelikle en azından tek kanatta da verim
sağlanmaya başladı. Mehmet Topuz’un bir çok özelliğinin yanında en önemli
etkisi, zaman zaman biraz daha içeriye kayarak rakip sol beki yanıltması ve
Gökhan’a ileriye çıkması için bir koridor oluşturması. Bunun Aykut Kocaman
tarafından verilen bir taktik olduğundan şüpheliyim. Tamamen yukarıda
bahsettiğim uyumun neticesinde bu iki oyuncunun planıymış gibi geliyor bana.
Sol tarafa Caner’in girmesi o kanadı da hareketlendirdi.
Hasan Ali de ileriye daha rahat çıkmaya başladı. Beklenen ortalar oradan da
gelmeye başladı. Ama gelin görün ki golü bulan rakip takım oldu. Mehmet
Topal’ın berbat pasına mı değinsek yoksa Egemen’in yaptığı hataya mı?
Neyse ki son dakikada da olsa Fenerbahçe bir gol bulabildi
de deplasmandaki maça çok dezavantajlı bir skorla gitmekten kurtuldu.
FB’de sezon başı olmasının, henüz takımın hazırlıklarını
tamamlamamış olmasının, transferin bitmemiş olmasının yanında rakip Vaslui’nin
de beklenenden çok daha diri ve fizik açıdan kuvvetli bir takım olmasının da bu
skorda payı var. Orta Avrupa’nın klasikleşmiş fizik güce dayalı futbolunun
yanında çok teknik oyunculara da sahip Vaslui. Hafife almak tehlikeliymiş demek
ki, bu anlaşıldı.
FB’nin turu geçeceğine inanıyorum diyemiyorum, çünkü Aykut
Kocaman’ın bu güne kadarki Avrupa maçları karnesi ortada. Vaslui maçına kadar 4
maçta 2 yenilgi 2 beraberliği vardı. Bir çok açıdan baktığımızda da zaten en
önemli sorulardan biri şu: FB acaba Alex’siz oynamaya değil de Aykut
Kocaman’sız oynamaya mı alışsa..?
Ve bir BEŞİKTAŞ’lı gözüyle sarı lacivertli takıma baktığımda
gördüğüm önemli bir nokta daha:
Ne güzel
futbolcumuzdun sen Egemen Korkmaz…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder