Avrupa
kupası maçlarına çeyrek final sonrası verilen ara. Bu gece maç yok. Ne
yapılabilir? Birden film izlemek gibi muhteşem bir fikir geliyor akla. Bu
sıcakta gecenin bir saatinde DVD’yi çalıştırmak için uğraşmak bile zor geliyor
başlangıçta. Fikir iyiydi ama uygulaması biraz zahmetli..! Can sıkıntısı
üşengeçliğe baskın geliyor. Ne zamandır Alkım’dan aldığım filmleri izleme
niyetindeyim zaten.
Takıyorum DVD’yi..
Arap alfabesiyle bir şeyler akmaya
başlıyor, sonra da görüntü...
Kaç tane
Converse’iniz var? Kaç tane günlük ayakkabınız?
Ya spor
ayakkabınız? Onların sayısı nedir?
Ben filmi
izlerken bir an kendi dolabımda ertesi sabah aralarından seçim yapıp giymemi
bekleyen “yazlık” ayakkabılarımdan utandım. İnsanı kendisiyle yüzleştiren
filmleri her zaman öne çıkarıyoruz ve çoğu zaman bir İran filmi oluyor bu da…
Kullanılamayacak
kadar eskimiş bir çift ayakkabının etrafında dönen bir Majid Majidi filmi
Cennetin Çocukları. İran sinemasının kendine özgü o kıvamı ve filmi Oscar
adaylığına götüren gerçekliği...
Zehra’nın
biricik ayakkabılarının büyük bir şanssızlık sonucu kaybolmasından itibaren gösterdiği olgunluk
ve kaybolmanın müsebbibi Ali’yle girdiği yardımlaşma o kadar etkileyici
anlatılmış ki, ister istemez soruyorsunuz “Ben kardeşim için neler yapıyorum?”
diye.
Yaşadıkları muazzam maddi kısıtlar içindeki gündelik hayat, henüz
ergenliğe bile girmemiş bu iki çocuğu kendi şartlarında çözüm bulmaya itiyor.
Ama bir bez ayakkabıyı sırayla ortaklaşa kullanmaktan daha iyi bir çözüm değil
bu.
Ali’nin
kardeşinin ayakkabılarını kaybetmiş olmaktan kaynaklı üzüntüsü, O’nu her durumu
kardeşine yeni bir ayakkabı alabilme fırsatına çevirme çabasına itiyor.
Babasıyla
çalışmak için gittiği büyük şehirde para kazandıktan sonra kurduğu en büyük
hayal kardeşine yeni bir ayakkabı alabilmek.
İş istemek
için bir villanın zilini çalıyorlar.. Megafondan “Kim o?” sesi geliyor. Ali
sıçrarcasına dönüp babasına bakıyor. O anda yüzündeki şaşkınlık sizi etkiliyor,
gözleri ayna etkisi yapıyor. Birden kendinize bakıyorsunuz ve kesinlikle siz de
çok şaşkınsınız. Ali’nin yüzündeki masumiyetten eser yok yüzünüzde ama kendi
kendinize soruyorsunuz:
"Benim burnum ne ara bu gördüklerime acıyacak kadar büyüdü acaba?"
"Benim burnum ne ara bu gördüklerime acıyacak kadar büyüdü acaba?"
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder