Sayfalar

26 Haziran 2012 Salı

CENNETİN ÇOCUKLARI






Avrupa kupası maçlarına çeyrek final sonrası verilen ara. Bu gece maç yok. Ne yapılabilir? Birden film izlemek gibi muhteşem bir fikir geliyor akla. Bu sıcakta gecenin bir saatinde DVD’yi çalıştırmak için uğraşmak bile zor geliyor başlangıçta. Fikir iyiydi ama uygulaması biraz zahmetli..! Can sıkıntısı üşengeçliğe baskın geliyor. Ne zamandır Alkım’dan aldığım filmleri izleme niyetindeyim zaten. 
Takıyorum DVD’yi.. 
Arap alfabesiyle bir şeyler akmaya başlıyor, sonra da görüntü...

Kaç tane Converse’iniz var? Kaç tane günlük ayakkabınız?

Ya spor ayakkabınız? Onların sayısı nedir?

Ben filmi izlerken bir an kendi dolabımda ertesi sabah aralarından seçim yapıp giymemi bekleyen “yazlık” ayakkabılarımdan utandım. İnsanı kendisiyle yüzleştiren filmleri her zaman öne çıkarıyoruz ve çoğu zaman bir İran filmi oluyor bu da…

Kullanılamayacak kadar eskimiş bir çift ayakkabının etrafında dönen bir Majid Majidi filmi Cennetin Çocukları. İran sinemasının kendine özgü o kıvamı ve filmi Oscar adaylığına götüren gerçekliği...

Zehra’nın biricik ayakkabılarının büyük bir şanssızlık sonucu  kaybolmasından itibaren gösterdiği olgunluk ve kaybolmanın müsebbibi Ali’yle girdiği yardımlaşma o kadar etkileyici anlatılmış ki, ister istemez soruyorsunuz “Ben kardeşim için neler yapıyorum?” diye. 
Yaşadıkları muazzam maddi kısıtlar içindeki gündelik hayat, henüz ergenliğe bile girmemiş bu iki çocuğu kendi şartlarında çözüm bulmaya itiyor. Ama bir bez ayakkabıyı sırayla ortaklaşa kullanmaktan daha iyi bir çözüm değil bu.
Ali’nin kardeşinin ayakkabılarını kaybetmiş olmaktan kaynaklı üzüntüsü, O’nu her durumu kardeşine yeni bir ayakkabı alabilme fırsatına çevirme çabasına itiyor.

Babasıyla çalışmak için gittiği büyük şehirde para kazandıktan sonra kurduğu en büyük hayal kardeşine yeni bir ayakkabı alabilmek.

İş istemek için bir villanın zilini çalıyorlar.. Megafondan “Kim o?” sesi geliyor. Ali sıçrarcasına dönüp babasına bakıyor. O anda yüzündeki şaşkınlık sizi etkiliyor, gözleri ayna etkisi yapıyor. Birden kendinize bakıyorsunuz ve kesinlikle siz de çok şaşkınsınız. Ali’nin yüzündeki masumiyetten eser yok yüzünüzde ama kendi kendinize soruyorsunuz:
"Benim burnum ne ara bu gördüklerime acıyacak kadar büyüdü acaba?"


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder