Reng-i Hoda ya da Reng-i Hüda.. Farsça bir tamlama, “Allah’ın Rengi” demek.
Önce İngilizce’ye oradan da Türkçe’ye çevrilince “Cennetin Rengi"ne dönüşmüş.
Filmi bu adı dikkate alarak izlediğinizde ismiyle bağdaşmıyor belki ama
bitirdiğinizde İran sinemasına ait bir baş yapıta şahit olduğunuzu
anlıyorsunuz. Majid Majidi Cennet’in Çocuklarını çok geride bırakan bir filme
imza atmış. Oyuncu yönetiminde İran sinemasında alışık olmadığımız
performanslar izliyoruz.
Yıl 2012. Artık her şey mobil, her şey dijital, her şey geçici
ve dünya çok hızlı dönüyor..
Bu çağda ağlayabiliyor musunuz hala?
Gerçekten kör olan insan, gözleri göremeyen değil kalbi taş
olandır derler ya hani, en taş kalpli olan için bile izlemesi zor bir film. İlk
10 dakikada veya sonraki 80 dakikanın herhangi birinde ağlamaya başlamak işten
değil.
Tahran’da körler için özel eğitim veren bir devlet okulunda
eğitim gören Muhammed Ramazani.. İyiyle kötünün tam ortasında bir yerde. İyi
de, kötü de kendi ailesinin içinde üstelik. Muhammed öznesinin etrafında iyiyle
kötünün mücadelesini izliyoruz biraz.
Allah’a isyan eden bir baba neyin suçlusu olup da ömür boyu
kör bir çocuğa bakmak zorunda kaldığını sorguluyor. Her adımında sevgisizliğini
görebiliyoruz, hatta Muhammed suya düştüğünde, kurtarıp kurtarmamakta bile tereddüt
eden gözlerle bakıyor ardından. Nine, filmin en önemli cümlesini bu durumun
farkında olarak, oğluna sarf ediyor: “Ben Muhammed için değil, senin için
üzülüyorum...” Nine’nin elinden ne gelir? Beyaz olur ninelerin elleri ve de
yumuşak. Kalpleri de öyle. Ağlayabilirler mesela onlar ve ağlayabildikleri için
gülümseyerek ölürler.
Sevilmeyen Muhammed kendisi gibi kör bir marangozun yanına
çırak veriliyor.
Ustasına dert yanıyor Muhammed; “Kimse beni sevmiyor, ninem
bile.. Gözlerim görmediği için Allah’ı parmaklarımın ucuyla arıyorum, bulunca O’na
her şeyimi anlatacağım…”
Filmin en vurucu sahnesini izliyoruz ustasıyla konuşurken.
Kendi derdinde olan baba bile hayallerinin havadaki duman
gibi uçuşup gideceğinin farkında aslında. Ama görmüyor.. Görmek istemiyor..
Muhammed görüyor; bağırarak çırpınan kuşu elleriyle arayıp
bulup yuvasına yerleştiriyor…
Nine görüyor; sığ suda takılıp kalmış balığı tekrar suya
döndürüyor...
Baba görmüyor; ters dönmüş kaplumbağayı fark etmeden,
dokunmadan geçip gidiyor…
Cenettin Çocuklarını ağlayarak izlemiştim. Bundan yıllar önce üniversitede bir hocamız izletmişti. İyi ki de izletmiş...Şimdi Cennetin Rengini izlemek farz oldu sayenizde.
YanıtlaSil