Sayfalar

7 Ekim 2012 Pazar

BEŞİKTAŞ'ım, Sol yanım...



   Geçmişte ve günümüzde, futbolda tespit ettiğim bir durum var: Başarılı olan takımların istisnasız hepsinde futbolcular kendi oynadıkları oyundan büyük keyif alıyorlar. Yüzlerine baktığınızda çok net görebilirsiniz bunu. Bu keyif, kazanıyor olmanın verdiği mutluluktan daha başka bir şey. Kendine güven tadı verir biraz ama tam olarak o da değil. Hırs içerir ama o da değil. Hepsinden farklı. Köşe vuruşu yapacak bir oyuncunun yüzüne yapılan çekimde mesela, uzun uzun izleyebilirsiniz o keyfi. Kaçan golün ardından bile, yaptıkları organize ataktan aldıkları keyifle gülerler oyuncular ve o gülüş de organize şekilde olur. Çünkü bütün takım birlikte düşünmektedir. Takım olabilmek; o sahada kan ter içinde nefes nefeseyken, topraklı/çamurlu/kirli formaların içinde biraz da birlikte gülebilmektir

   İşte BEŞİKTAŞ’ta bu yok.. Maalesef yok..Oyunundan keyif alamıyor BEŞİKTAŞ..

   Kadıköy’de sahaya çıkmadan önce kaybedilen iki maçta bunu anlamıştık aslında.Ama FB karşılaşmasıyla tamamen ortaya çıktı. İzleyiciyi, yorumcuyu geçin, bizzat sahada ter döken oyuncular bile keyif alamayacaklarını biliyor gibiler. Tedirginler. Yetersiz olduklarını biliyorlar sanki. Farkındalar. Sahadakiler yetersiz, kulübedekiler de, teknik direktör de..

   Maçın başlamasıyla birlikte oyunda görülen denge Sow’un golüyle bozulmadı. Ama herkes BEŞİKTAŞ’ın sol kanat savunmasındaki boşluğu fark etti. Quaresma’nın takımda olduğu her an, geriye yardıma gelmediğinden, O’nun yüzünden kanat savunmalarının yetersiz kaldığından bahsedildi. Bu kesinlikle doğru bir tespit. Özellikle geçtiğimiz sene normal sezonda oynanan ve 2-2 biten BEŞİKTAŞ-FB maçını hatırlayın. Geriye hiç katkısı olmayan Quaresma ve Simao’nun yerlerine o bölgeye giden Veli ve Ernst’in ortada bıraktığı boşluğu çok iyi kullanmıştı FB ve özellikle de Alex. Çok üstün oynadığı maçtan 1 puanla ayrılmak zorunda kaldı takım. Yeni teknik direktörümüz Samet Ayababa geçen sezondaki bu ve benzeri örnekleri iyi izlediğini düşünüyor olmalı. “Sistemime uymuyor” diyerek yıldız oyuncuyu aldığı çok büyük paraya rağmen kadro dışı bıraktı. Hepimiz de zannettik ki gerçekten bir sistem geliyor…!
   FB karşısına çıkan takımın saha içindeki dizilişine baktığımızda sistem denilen şeyin aslında bir maceradan ibaret olduğunu gördük. Hayatında o bölgede hiç oynanamış Escude sol beke monte edilmişti. Önünde Uğur Boral. Teoride hesap şu: “Escude tecrübesiyle o bölgeyi kotarır, eh Uğur da az biraz özverili oynuyor, futbol görüşü belirli seviyede..Bir şeyler olur o bölgede”… Ve fakat ortaya çıkan görüntü ve verilen mesaj: “Quaresma geriye gelmeyeceğine Uğur Boral gelmesin”!!!
   Bu dizilişle oynadığınız rakibiniz Fenerbahçe ve o kanadında da Gökhan Gönül yani ülke futbolunun gelmiş geçmiş en iyi sağ bek oyuncusu oynuyor. Bek olmakla da kalmayıp çok etkili kanat hücumları yapıyor. Bu özelliklerini de ilk yarıda ortaya çıkardı ve getirdiği toplardan birini Sow gole çevirdi, diğerini de kendisi gol yaptı. Samet Aybaba’nın yaptığı sol kanat kurgusu çok pahalıya patladı. Uğur Boral geriye hiç dönmediği gibi hücumda da hiç yoktu.Mehmet Topal’ın sert markajında kalan FERNANDES’in binbir güçlükle attığı paslarda hiçbir olumlu hareketi olmadı Uğur’un, ya kaptırdı ya da topu ezdi.
   Samet Aybaba yanlış kurgusunu düzeltebilmek için 2 oyuncu değişikliği denedi. Bunlar olumlu etki bir yana o bölgeyi iyice karıştırıp sahipsiz bıraktı. Ersan geçen sene yokluktan dolayı sol bekte denenmişti, bu maçta tekrar denendi. Ama olmuyor. Sol bek orijinli olmayan oyuncular o bölgede oynayamıyor. Sanki görünmez bir yay Ersan’ı savunmanın ortasına doğru itiyor.
   İsmail Köybaşı'nın yokluğu beklenenden daha da olumsuz etkiliyor BEŞİKTAŞ'ı. Alternatifsiz bir oyuncu kendisi de sahaya baktıkça daha iyi görüyordur sanırım.
   Bütün bunların yanında haftalardır sol önde oynayan ve yavaş yavaş o bölgeye alışan Olcay Şahan farklı bir yere kaydırıldı, ama nereye olduğu pek belli değildi. Maç öncesi LigTv’nin yayınladığı dizilişte sağ kanatta görünen Olcay’ı maç içinde o bölgede neredeyse hiç göremedik. Forvet arkasıyla orta saha önü karışımı bir yerlerde gezdi durdu, ama oyuna hiçbir katkısı olmadı. Diğer maçlarda sağladığı çeyrek katkıyı bile bu maçta arattı Olcay.
   BEŞİKTAŞ büyük bir camia, büyük takım. Ama futbolcu kalitesi hiçbir şekilde yeterli değil. Büyüklüğün verdiği alışkanlıkla oyunu kendi elinde tutmaya, domine etmeye çalışıyor fakat bunu başaracak gücü yok. Yaratıcı oyuncusu sadece FERNANDES’den ibaret. Rakip O’na iyi bastığında uygulanacak bir B planı yok, çünkü buna müsait bir oyuncu kadrosu yok.
   Daha doğrusu var ama yok. Vardı ama sözleşmesine uygun davrandığı için kadro dışı bıraktınız
   Quaresma BEŞİKTAŞ’tan büyük değil evet ama eğer O’nun gibi bir yıldızı, hem de çalişkilerle dolu bir süreçle siliyorsanız, sonrasında başarılı olmak zorundasınız. En azından taraftarın başını öne eğdirmeyecek oyunu oynatmak zorundasınız. Eğer bunu başaramıyorsanız 3 milyon avroya oynatabileceğiniz oyuncunuzu 3 milyon 750 bin avro vererek kadro dışı bırakmanızı kimseye anlatamazsınız.
   BEŞİKTAŞ bir kez daha yenildi. Üstelik ezeli rakiplerinden birine yenildi. Belki de yenilmeyi en çok hak ederek yenildiği derbi buydu. FB rakibine saygı duyarak, O’nu ciddiye alarak oynadı ve haklı bir galibiyet aldı. Aykut Kocaman’ın maçtan sonraki sözlerinden değil maç içinde sarı-lacivertli hiçbir futbolcunun penaltı almak için kendini yere atmamasından anlıyoruz bunu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder