Geçmişte ve
günümüzde, futbolda tespit ettiğim bir durum var: Başarılı olan takımların
istisnasız hepsinde futbolcular kendi oynadıkları oyundan büyük keyif alıyorlar.
Yüzlerine baktığınızda çok net görebilirsiniz bunu. Bu keyif, kazanıyor olmanın
verdiği mutluluktan daha başka bir şey. Kendine güven tadı verir biraz ama tam
olarak o da değil. Hırs içerir ama o da değil. Hepsinden farklı. Köşe vuruşu
yapacak bir oyuncunun yüzüne yapılan çekimde mesela, uzun uzun izleyebilirsiniz
o keyfi. Kaçan golün ardından bile, yaptıkları organize ataktan aldıkları
keyifle gülerler oyuncular ve o gülüş de organize şekilde olur. Çünkü bütün
takım birlikte düşünmektedir. Takım olabilmek; o sahada kan ter içinde nefes
nefeseyken, topraklı/çamurlu/kirli formaların içinde biraz da birlikte
gülebilmektir
İşte BEŞİKTAŞ’ta bu
yok.. Maalesef yok..Oyunundan keyif alamıyor BEŞİKTAŞ..
Kadıköy’de sahaya
çıkmadan önce kaybedilen iki maçta bunu anlamıştık aslında.Ama FB
karşılaşmasıyla tamamen ortaya çıktı. İzleyiciyi, yorumcuyu geçin, bizzat
sahada ter döken oyuncular bile keyif alamayacaklarını biliyor gibiler.
Tedirginler. Yetersiz olduklarını biliyorlar sanki. Farkındalar. Sahadakiler
yetersiz, kulübedekiler de, teknik direktör de..
Maçın başlamasıyla
birlikte oyunda görülen denge Sow’un golüyle bozulmadı. Ama herkes BEŞİKTAŞ’ın
sol kanat savunmasındaki boşluğu fark etti. Quaresma’nın takımda olduğu her an,
geriye yardıma gelmediğinden, O’nun yüzünden kanat savunmalarının yetersiz
kaldığından bahsedildi. Bu kesinlikle doğru bir tespit. Özellikle geçtiğimiz
sene normal sezonda oynanan ve 2-2 biten BEŞİKTAŞ-FB maçını hatırlayın. Geriye
hiç katkısı olmayan Quaresma ve Simao’nun yerlerine o bölgeye giden Veli ve Ernst’in
ortada bıraktığı boşluğu çok iyi kullanmıştı FB ve özellikle de Alex. Çok üstün
oynadığı maçtan 1 puanla ayrılmak zorunda kaldı takım. Yeni teknik direktörümüz
Samet Ayababa geçen sezondaki bu ve benzeri örnekleri iyi izlediğini düşünüyor
olmalı. “Sistemime uymuyor” diyerek yıldız oyuncuyu aldığı çok büyük paraya
rağmen kadro dışı bıraktı. Hepimiz de zannettik ki gerçekten bir sistem
geliyor…!
FB karşısına çıkan
takımın saha içindeki dizilişine baktığımızda sistem denilen şeyin aslında bir
maceradan ibaret olduğunu gördük. Hayatında o bölgede hiç oynanamış Escude sol
beke monte edilmişti. Önünde Uğur Boral. Teoride hesap şu: “Escude tecrübesiyle
o bölgeyi kotarır, eh Uğur da az biraz özverili oynuyor, futbol görüşü belirli
seviyede..Bir şeyler olur o bölgede”… Ve fakat ortaya çıkan görüntü ve verilen
mesaj: “Quaresma geriye gelmeyeceğine Uğur Boral gelmesin”!!!
Bu dizilişle
oynadığınız rakibiniz Fenerbahçe ve o kanadında da Gökhan Gönül yani ülke
futbolunun gelmiş geçmiş en iyi sağ bek oyuncusu oynuyor. Bek olmakla da
kalmayıp çok etkili kanat hücumları yapıyor. Bu özelliklerini de ilk yarıda
ortaya çıkardı ve getirdiği toplardan birini Sow gole çevirdi, diğerini de
kendisi gol yaptı. Samet Aybaba’nın yaptığı sol kanat kurgusu çok pahalıya patladı.
Uğur Boral geriye hiç dönmediği gibi hücumda da hiç yoktu.Mehmet Topal’ın sert
markajında kalan FERNANDES’in binbir güçlükle attığı paslarda hiçbir olumlu
hareketi olmadı Uğur’un, ya kaptırdı ya da topu ezdi.
Samet Aybaba yanlış
kurgusunu düzeltebilmek için 2 oyuncu değişikliği denedi. Bunlar olumlu etki
bir yana o bölgeyi iyice karıştırıp sahipsiz bıraktı. Ersan geçen sene
yokluktan dolayı sol bekte denenmişti, bu maçta tekrar denendi. Ama olmuyor.
Sol bek orijinli olmayan oyuncular o bölgede oynayamıyor. Sanki görünmez bir
yay Ersan’ı savunmanın ortasına doğru itiyor.
İsmail Köybaşı'nın yokluğu beklenenden daha da olumsuz etkiliyor BEŞİKTAŞ'ı. Alternatifsiz bir oyuncu kendisi de sahaya baktıkça daha iyi görüyordur sanırım.
Bütün bunların
yanında haftalardır sol önde oynayan ve yavaş yavaş o bölgeye alışan Olcay
Şahan farklı bir yere kaydırıldı, ama nereye olduğu pek belli değildi. Maç
öncesi LigTv’nin yayınladığı dizilişte sağ kanatta görünen Olcay’ı maç içinde o
bölgede neredeyse hiç göremedik. Forvet arkasıyla orta saha önü karışımı bir
yerlerde gezdi durdu, ama oyuna hiçbir katkısı olmadı. Diğer maçlarda sağladığı
çeyrek katkıyı bile bu maçta arattı Olcay.
BEŞİKTAŞ büyük bir
camia, büyük takım. Ama futbolcu kalitesi hiçbir şekilde yeterli değil.
Büyüklüğün verdiği alışkanlıkla oyunu kendi elinde tutmaya, domine etmeye
çalışıyor fakat bunu başaracak gücü yok. Yaratıcı oyuncusu sadece FERNANDES’den
ibaret. Rakip O’na iyi bastığında uygulanacak bir B planı yok, çünkü buna
müsait bir oyuncu kadrosu yok.
Daha doğrusu var
ama yok. Vardı ama sözleşmesine uygun davrandığı için kadro dışı bıraktınız
Quaresma
BEŞİKTAŞ’tan büyük değil evet ama eğer O’nun gibi bir yıldızı, hem de
çalişkilerle dolu bir süreçle siliyorsanız, sonrasında başarılı olmak
zorundasınız. En azından taraftarın başını öne eğdirmeyecek oyunu oynatmak
zorundasınız. Eğer bunu başaramıyorsanız 3 milyon avroya oynatabileceğiniz
oyuncunuzu 3 milyon 750 bin avro vererek kadro dışı bırakmanızı kimseye
anlatamazsınız.
BEŞİKTAŞ bir kez
daha yenildi. Üstelik ezeli rakiplerinden birine yenildi. Belki de yenilmeyi en
çok hak ederek yenildiği derbi buydu. FB rakibine saygı duyarak, O’nu ciddiye
alarak oynadı ve haklı bir galibiyet aldı. Aykut Kocaman’ın maçtan sonraki
sözlerinden değil maç içinde sarı-lacivertli hiçbir futbolcunun penaltı almak
için kendini yere atmamasından anlıyoruz bunu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder