Ve kavuşma gerçekleşti. Günler, haftalar, aylar geçti ve havanın yağmur indirip indirmemekte
kararsız kaldığı bir Eylül akşamında Üsküdar’dan bindiğimiz vapur Dolmabahçe’de,
her zamanki yerimizde bizi buluşturdu. Üzerinde 32 yıldır beni peşinden sürükleyen
renkler vardı gene. Çubukluydu üstelik. İlk gördüğüm anda bir kez daha kendi
kendime sordum: N’apardım bilmem..?
Maçtan önce
konuştuğum bir çok insan Elazığspor’un bir sonraki sezon Süper Lig’de
olmayacağı yönünde fikir belirtse de ben tersini düşünüyorum. Lige hiç iyi
başlamamakla birlikte bu takım belirli bir potansiyele sahip bana göre. Bir
süre sonra toparlayacak ve ligin zorlu deplasmanlarından biri haline gelecek.
Özellikle kış koşullarında Elazığ’da oynamak bir çok “batılı” takım için gerçek
bir sorun olabilir. Bülent Uygun gibi oyuncularını motive etme konusunda
belirli bir çizgide olan hocanın varlığı da bu düşüncemin pekişmesine yol
açıyor.
BEŞİKTAŞ için
Karabük maçından kalan olumlu hava devam ediyordu. O maçta 45 dakikada alınan 3
puan, GS karşısında adaletsizce kaybedilen 2 puanın yarasını sarmakla birlikte,
genç ve yeni oyuncuların özgüven kazanmalarına da yardımcı oldu. Eğer kariyerinin
başındaki oyunculardan oluşan bir takımsanız sizin için en önemli şey kazanma
alışkanlığı kazanmanızdır. Elazığ karşısında alınacak 3 puan bu anlamda çok
önemli olacaktı BEŞİKTAŞ için. Nitekim bunu başardılar.
Maçı yerinde
izlemek daha iyi gözlemlemeye ve televizyon başında anlamlandırılamayan bazı
şeyleri daha doğru görebilmeye imkan veriyor. Ya da öyle olmasına ihtimal vermediğiniz
durumların gerçekten öyle olduğunu anlamanızı sağlıyor. BEŞİKTAŞ’ın net bir 4’lü defansı var evet. Ama
gerçekten de kurgusu tam olarak belirlenemeyen bir orta sahası mevcut. Kimin ne
oynadığını kesin olarak çözemiyorsunuz. Belirli görevler eksiksizce ve
fedakarca yapılıyor.Mesela Veli ve Necip’in rakibe uyguladığı baskı kusursuz.
Ama ikisi de hamallık yapmıyorlar. Yani topu kazanıp her seferinde Fernandes’e
aktarmak gibi bir dertleri yok. Tabii ki oyunun yön bulmasındaki en önemli isim
Fernandes. Ama Veli ve Necip de zaman zaman top kullanmak, oyun kurmak, ara
paslarıyla ofansif oyuncuları defansın arkasına kaçırmak gibi ulvi işlere cüret
ediyorlar. “Hücuma destek veriyorlar” demek hafif kalır; tam olarak hücumu icra
ediyorlar, ellerinden geldiğince.
Ellerinden gelmeyen kısımda da Fernandes devreye giriyor: Gerçekten çok
büyük bir futbolcu. İnanılmaz güvenli ve istekli oynadı. Duran toplarla 2 golün
asistini yaptı ki duran toplar artık BEŞİKTAŞ için çok önemli bir silah. Maçtan
sonra Elazığspor’lu Orhan Ak, bu pozisyonlara özellikle çalıştıklarını söyledi.
Sanırım yeni bir “Yediğimiz gole antrenmanlarda çalışmıştık” vak’asıyla karşı
karşıyayız.
Batuhan Karadeniz
anlaşılan asist yapmayı sevdi. Karabük’te Fernandes’e verdiği pasın
benzerlerini yine denedi ama bu sefer ya topun hızını ayarlayamadı ya da
yönünü. Zaten taraftar Batuhan’dan asist değil, gol bekliyor. O ise hala tam
olarak hazır değil. Bir çok pozisyonda ağır kaldı. Sanki kendi kasları arasında
bir koordinasyon sorunu yaşıyor gibiydi.
Olcay Şahan sahanın
en çok koşan ismiydi ama ilk yarı arkasında oynayan Uğur Boral’a güven vermemiş
olmalı ki Uğur ileri çıkışlarda hep tereddüt yaşadı. İki pozisyonda ben bizzat
gördüm ileriye çıkmak için hareketlenip, sonra vazgeçip beklediğini. Geçtiğimiz
yıllarda BEŞİKTAŞ’ın kanat oyuncuları arasındaki yardımlaşma problemini
dışarıdan iyi tespit etmiş Uğur.Kendisi de ileriye çıkıp arkasında boşluk
bırakmak istemiyor. Ne var ki; Elazığspor maçın hiçbir dakikasında kendi sağ
kanadından herhangi bir tehlike sinyali veremedi. İkinci yarı bunu Uğur Boral
da anladı ve sık sık ileriye bindirmelerde bulundu. Bunlardan birinde rakibini
çok zor durumda bırakan bir çalım atarak golle burun buruna da geldi fakat
numaralı tarafından vurduğu şut neredeyse kapalı tribüne gitti.
Almeida hala
oynayıp oynamamakta tereddütlü gibi. Hemen yakınından geçen toplara bile
müdahele etme girişimi olmadı hiç. Armutun pişip ağzına düşmesini bekliyor.
Kale çizgisinin 1 metre
yakınına kadar gelebilen orta olursa kafa vurup gol atar. Onun dışında Almeida
yok.
Hafta içi bir
gazetede Fernandes’in gece akışlarda olduğu, gece kulüplerinde eğlence peşinde
olduğu, bunun ne biçim takım ruhu olduğu vs.. haberler çıktı. Fernandes Elazığ
maçında öyle bir oyun oynadı ki o haberleri yapanların hepsine birer selam
gönderdi. Anlaşılan o ki basın, özellikle de artık hepimizin malumu bazı
gazeteler BEŞİKTAŞ’ın üzerine oynamaya devam edecekler. Aldırmamak, takılmamak,
üzülmemek lazım. Belki de alışmak lazım.
BEŞİKTAŞ’lı olarak ilk defa görmüyoruz
bunları, SİYAH’ı da iyi biliyoruz biz, BEYAZ’ı da…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder