Sayfalar

17 Eylül 2012 Pazartesi

FERNANDES'in SELAMLARI VAR


  


   Ve kavuşma gerçekleşti. Günler, haftalar, aylar geçti ve havanın yağmur indirip indirmemekte kararsız kaldığı bir Eylül akşamında Üsküdar’dan bindiğimiz vapur Dolmabahçe’de, her zamanki yerimizde bizi buluşturdu. Üzerinde 32 yıldır beni peşinden sürükleyen renkler vardı gene. Çubukluydu üstelik. İlk gördüğüm anda bir kez daha kendi kendime sordum: N’apardım bilmem..?

   Maçtan önce konuştuğum bir çok insan Elazığspor’un bir sonraki sezon Süper Lig’de olmayacağı yönünde fikir belirtse de ben tersini düşünüyorum. Lige hiç iyi başlamamakla birlikte bu takım belirli bir potansiyele sahip bana göre. Bir süre sonra toparlayacak ve ligin zorlu deplasmanlarından biri haline gelecek. Özellikle kış koşullarında Elazığ’da oynamak bir çok “batılı” takım için gerçek bir sorun olabilir. Bülent Uygun gibi oyuncularını motive etme konusunda belirli bir çizgide olan hocanın varlığı da bu düşüncemin pekişmesine yol açıyor.

   BEŞİKTAŞ için Karabük maçından kalan olumlu hava devam ediyordu. O maçta 45 dakikada alınan 3 puan, GS karşısında adaletsizce kaybedilen 2 puanın yarasını sarmakla birlikte, genç ve yeni oyuncuların özgüven kazanmalarına da yardımcı oldu. Eğer kariyerinin başındaki oyunculardan oluşan bir takımsanız sizin için en önemli şey kazanma alışkanlığı kazanmanızdır. Elazığ karşısında alınacak 3 puan bu anlamda çok önemli olacaktı BEŞİKTAŞ için. Nitekim bunu başardılar.

   Maçı yerinde izlemek daha iyi gözlemlemeye ve televizyon başında anlamlandırılamayan bazı şeyleri daha doğru görebilmeye imkan veriyor. Ya da öyle olmasına ihtimal vermediğiniz durumların gerçekten öyle olduğunu anlamanızı sağlıyor.  BEŞİKTAŞ’ın net bir 4’lü defansı var evet. Ama gerçekten de kurgusu tam olarak belirlenemeyen bir orta sahası mevcut. Kimin ne oynadığını kesin olarak çözemiyorsunuz. Belirli görevler eksiksizce ve fedakarca yapılıyor.Mesela Veli ve Necip’in rakibe uyguladığı baskı kusursuz. Ama ikisi de hamallık yapmıyorlar. Yani topu kazanıp her seferinde Fernandes’e aktarmak gibi bir dertleri yok. Tabii ki oyunun yön bulmasındaki en önemli isim Fernandes. Ama Veli ve Necip de zaman zaman top kullanmak, oyun kurmak, ara paslarıyla ofansif oyuncuları defansın arkasına kaçırmak gibi ulvi işlere cüret ediyorlar. “Hücuma destek veriyorlar” demek hafif kalır; tam olarak hücumu icra ediyorlar, ellerinden geldiğince.  Ellerinden gelmeyen kısımda da Fernandes devreye giriyor: Gerçekten çok büyük bir futbolcu. İnanılmaz güvenli ve istekli oynadı. Duran toplarla 2 golün asistini yaptı ki duran toplar artık BEŞİKTAŞ için çok önemli bir silah. Maçtan sonra Elazığspor’lu Orhan Ak, bu pozisyonlara özellikle çalıştıklarını söyledi. Sanırım yeni bir “Yediğimiz gole antrenmanlarda çalışmıştık” vak’asıyla karşı karşıyayız.

   Batuhan Karadeniz anlaşılan asist yapmayı sevdi. Karabük’te Fernandes’e verdiği pasın benzerlerini yine denedi ama bu sefer ya topun hızını ayarlayamadı ya da yönünü. Zaten taraftar Batuhan’dan asist değil, gol bekliyor. O ise hala tam olarak hazır değil. Bir çok pozisyonda ağır kaldı. Sanki kendi kasları arasında bir koordinasyon sorunu yaşıyor gibiydi.

   Olcay Şahan sahanın en çok koşan ismiydi ama ilk yarı arkasında oynayan Uğur Boral’a güven vermemiş olmalı ki Uğur ileri çıkışlarda hep tereddüt yaşadı. İki pozisyonda ben bizzat gördüm ileriye çıkmak için hareketlenip, sonra vazgeçip beklediğini. Geçtiğimiz yıllarda BEŞİKTAŞ’ın kanat oyuncuları arasındaki yardımlaşma problemini dışarıdan iyi tespit etmiş Uğur.Kendisi de ileriye çıkıp arkasında boşluk bırakmak istemiyor. Ne var ki; Elazığspor maçın hiçbir dakikasında kendi sağ kanadından herhangi bir tehlike sinyali veremedi. İkinci yarı bunu Uğur Boral da anladı ve sık sık ileriye bindirmelerde bulundu. Bunlardan birinde rakibini çok zor durumda bırakan bir çalım atarak golle burun buruna da geldi fakat numaralı tarafından vurduğu şut neredeyse kapalı tribüne gitti.

   Almeida hala oynayıp oynamamakta tereddütlü gibi. Hemen yakınından geçen toplara bile müdahele etme girişimi olmadı hiç. Armutun pişip ağzına düşmesini bekliyor. Kale çizgisinin 1 metre yakınına kadar gelebilen orta olursa kafa vurup gol atar. Onun dışında Almeida yok.

   Hafta içi bir gazetede Fernandes’in gece akışlarda olduğu, gece kulüplerinde eğlence peşinde olduğu, bunun ne biçim takım ruhu olduğu vs.. haberler çıktı. Fernandes Elazığ maçında öyle bir oyun oynadı ki o haberleri yapanların hepsine birer selam gönderdi. Anlaşılan o ki basın, özellikle de artık hepimizin malumu bazı gazeteler BEŞİKTAŞ’ın üzerine oynamaya devam edecekler. Aldırmamak, takılmamak, üzülmemek lazım. Belki de alışmak lazım. 
BEŞİKTAŞ’lı olarak ilk defa görmüyoruz bunları, SİYAH’ı da iyi biliyoruz biz, BEYAZ’ı da…
   

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder