Sayfalar

27 Aralık 2011 Salı

CARLOS CARVALHAL’i NEDEN SEVİYORUM?





   Hiç hazırlıksız bir şekilde geldiği görevde sorumluluktan kaçmayarak ortaya çıkardığı işi takdir etmemek Carvalhal’e yapılacak büyük bir haksızlıktır.Haksızlık etmeyelim.Başlangıçta tabiri caizse denize düşenlerin, yine tabiri caizse sarıldığı adam oldu Carvalhal.Bu sarılmadan tıpkı Jean Tigana ya da Rodrigo Tabata olaylarında olduğu gibi bir sonuçla karşılaşsaydık hiç de şaşırmayacaktık.Fakat bu seferki öznemiz Allah’ın bir lütfu olarak gerçekten “Adam gibi adam” çıktı.Bizden biri gibi davranabiliyor ve çok da doğal olarak yapıyor bunu..

  Geldiği günden, kendisine görevi verilen kişiler tarafından sürekli ve üzerine basa basa emanetçi muamelesine maruz kalan Carvalhal bütün bunlara büyük bir olgunluk ve sempati taşıyan tavırlarla karşılık verdi.Bugün hala kulübün resmi internet sitesinde, açıklamaları “Antrenörümüz Carlos Carvalhal’in açıklamaları” başlığıyla veriliyor, “teknik direktörümüz” değil.Bu kadar basit bir ayrıntı resmi olarak bir anlam taşıyor mu bilmiyorum tabii ki ama sonuçta yapılan tek haksızlık bu değil.Görevi başında olan ve kurduğunuz en azından 150 milyon dolarlık takımı başarıya götürmesini istediğiniz adamın maç sırasında yanına “emanetçi”liğini yaptığı kişinin poster-maketini koymak da basit bir olay değil.Tayfur Havutçu bu takımın teknik direktörüdür aslında, bunu oyuncular, kamuoyu biliyor. Taraftar olarak hepimiz benimsiyoruz.Fakat O’nun yerine o anda görev yapmaya çalışan kişi için de bu kadar gözüne sokarcasına bir vurgulama yapmak en azından motivasyon dinamikleri açısından yanlıştır. Neyse ki bu muamelenin layık görüldüğü insan bu tarz kompleksleri olamayan biri çıktı da o makete sarılıp gülümseyerek poz verdi, biz de büsbütün rezil olmaktan kurtulduk.Yoksa bu duruma kayıtsız kalıp da orada dikilip o posterle ilgilenmeseydi gerilimli bir durumun olduğu sonucu çıkartılabilirdi.Zaten Carlos Carvalhal bir çok basın toplantısında Tayfur Havutçu için “İnşallah bir an önce aramıza döner, takımın başına geçer” mealinde konuşarak, kendi durumuyla barışıklığını ispatlamıştı. Takım çok iyi giderken ve belki O da açıkça söyleyemediği, takımın başında kalmak gibi hayaller kurarken bunları konuşmak kolay değildir.

   Takımın başında kalması hayal olmadı sonuçta.Tayfur Havutçu da en az O’nun kadar adammış ki; gidişatı bozmamak, emeğe saygısızlık etmemek adına bazı noktalarda hırs yapmayarak en azından sezon sonuna kadar  koltuğun Carvalhal’de kalması için gerekli fedakarlığı yaptı. Lig ve Avrupa performansı göz önüne alındığında ve mevcut puan farkı Play-Off sistemi açısından düşünüldüğünde sezonun ilk yarısının en başarılı takımının teknik direktörünü görevinden almak akıllıca olmayacaktı zaten.Bu haksızlığın yanında riskli de bir tercih olacaktı.

   Bir antrenörün bir teknik direktöre dönüşmesini, takımıyla birlikte büyümesini, gol attığında en çok O’nun sevinmesini, Siyah-Beyaz’ı sahiplenmesini mutlulukla izliyorum.

    Carlos Carvalhal’i bütün bunlar yüzünden seviyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder