Futbol..Edebiyat..Fotoğraf.. Ve herhangi bir zamanda herhangi bir yerde başıma gelebilecek başka şeyler..
Sayfalar
29 Aralık 2011 Perşembe
GODOT'yu BEKLERKEN-1
--
-Merhabalar beyefendi...
-Merhaba..
-Burada ne yaptığınızı sorabilir miyim?
-Godot'yu bekliyorum..
-Bu ömrünü tamamlamak üzere olan ve hatta tamamlamış, artık bir odun parçası denebilecek kadar cansız ağacın önünde mi?
-Elbette ki..Cansız bir ağacın önüne gelmesinden daha doğal ne olabilir? Sadece Godot bu kadar ruhsuz bir varlığa ilgi gösterebilir.
-Haklısınız.
--
28 Aralık 2011 Çarşamba
HER YERE ULAŞMAK İSTİYORLAR
Savaş mı var?
Yok...
Hiçbir boşluk bırakmak istemez biliyoruz...
Boşluk kalmadı artık...
Her yere ulaşmak istiyorlar...
Her yeri ele geçirmek istiyorlar..
27 Aralık 2011 Salı
CARLOS CARVALHAL’i NEDEN SEVİYORUM?
Hiç hazırlıksız bir şekilde geldiği görevde sorumluluktan kaçmayarak ortaya çıkardığı işi takdir etmemek Carvalhal’e yapılacak büyük bir haksızlıktır.Haksızlık etmeyelim.Başlangıçta tabiri caizse denize düşenlerin, yine tabiri caizse sarıldığı adam oldu Carvalhal.Bu sarılmadan tıpkı Jean Tigana ya da Rodrigo Tabata olaylarında olduğu gibi bir sonuçla karşılaşsaydık hiç de şaşırmayacaktık.Fakat bu seferki öznemiz Allah’ın bir lütfu olarak gerçekten “Adam gibi adam” çıktı.Bizden biri gibi davranabiliyor ve çok da doğal olarak yapıyor bunu..
Geldiği günden, kendisine görevi verilen kişiler tarafından
sürekli ve üzerine basa basa emanetçi muamelesine maruz kalan Carvalhal bütün
bunlara büyük bir olgunluk ve sempati taşıyan tavırlarla karşılık verdi.Bugün
hala kulübün resmi internet sitesinde, açıklamaları “Antrenörümüz Carlos
Carvalhal’in açıklamaları” başlığıyla veriliyor, “teknik direktörümüz” değil.Bu
kadar basit bir ayrıntı resmi olarak bir anlam taşıyor mu bilmiyorum tabii ki
ama sonuçta yapılan tek haksızlık bu değil.Görevi başında olan ve kurduğunuz en
azından 150 milyon dolarlık takımı başarıya götürmesini istediğiniz adamın maç
sırasında yanına “emanetçi”liğini yaptığı kişinin poster-maketini koymak da
basit bir olay değil.Tayfur Havutçu bu takımın teknik direktörüdür aslında,
bunu oyuncular, kamuoyu biliyor. Taraftar olarak hepimiz benimsiyoruz.Fakat
O’nun yerine o anda görev yapmaya çalışan kişi için de bu kadar gözüne
sokarcasına bir vurgulama yapmak en azından motivasyon dinamikleri açısından
yanlıştır. Neyse ki bu muamelenin layık görüldüğü insan bu tarz kompleksleri
olamayan biri çıktı da o makete sarılıp gülümseyerek poz verdi, biz de büsbütün
rezil olmaktan kurtulduk.Yoksa bu duruma kayıtsız kalıp da orada dikilip o
posterle ilgilenmeseydi gerilimli bir durumun olduğu sonucu
çıkartılabilirdi.Zaten Carlos Carvalhal bir çok basın toplantısında Tayfur
Havutçu için “İnşallah bir an önce aramıza döner, takımın başına geçer”
mealinde konuşarak, kendi durumuyla barışıklığını ispatlamıştı. Takım çok iyi
giderken ve belki O da açıkça söyleyemediği, takımın başında kalmak gibi
hayaller kurarken bunları konuşmak kolay değildir.
Takımın başında kalması hayal olmadı sonuçta.Tayfur Havutçu
da en az O’nun kadar adammış ki; gidişatı bozmamak, emeğe saygısızlık etmemek
adına bazı noktalarda hırs yapmayarak en azından sezon sonuna kadar koltuğun Carvalhal’de kalması için gerekli
fedakarlığı yaptı. Lig ve Avrupa performansı göz önüne alındığında ve mevcut
puan farkı Play-Off sistemi açısından düşünüldüğünde sezonun ilk yarısının en
başarılı takımının teknik direktörünü görevinden almak akıllıca olmayacaktı
zaten.Bu haksızlığın yanında riskli de bir tercih olacaktı.
Bir antrenörün bir teknik direktöre dönüşmesini, takımıyla
birlikte büyümesini, gol attığında en çok O’nun sevinmesini, Siyah-Beyaz’ı
sahiplenmesini mutlulukla izliyorum.
Carlos Carvalhal’i bütün bunlar yüzünden seviyorum.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)