Yetimhane… Hepimizin
içini acıtan en gizli kelimelerden biridir bu… Ya bir filmde görürüz ya bir
dizide ya da insanlık dışı bir takım olayların sızması sonucu haber
bültenlerinde… Hiçbir zaman da iyi veya hayırlı bir çağrışım yapmaz; ya bir
taciz olmuştur, ya tecavüz ya da dayak, işkence benzeri bir ayıpla birlikte
servis edilir önümüze.
Azadi İran’da bir
yetimhanede başlıyor. Islahevi de denilebilir. Bir tür cezaevi aynı zamanda. İzleyeni
insanlığından utandıran görüntüler yok tabii ki bu sefer; sadece mahrumiyet var.
Ve bu mahrumiyeti yaşayanların çocuklar olmasından kaynaklı bir iç burukluğu
tattırıyor. Muhsin ve Sorab bu yetimhaneden kısa süre içinde tahliye edilen,
aslında bir anlamda kapı dışarı edilen iki çocuk. İkisi de çocukluk suçundan
düşmüşler bu yetimhane/cezaevi’ne.
Evet çocukluktan…
İkisinin de
işlediği suç neredeyse birbirinin aynısı.
Hani çocuklar
yoktan anlamazlar ya…
Hani ailenin durumu
(eğer bir aile varsa tabi) ne olursa olsun çocuklar beğendikleri şeye sahip
olmak isterler ya…
Hani en basitinden
bir oyuncak bile onların akıllarını başlarından alabilir ya..
Hani paradan
anlamazlar, nasıl harcanacağını bilmezler,
Bisiklet denilen
alet onlara göre dünyanın en cezbedici nesnesidir, bisikleti olan bir çocuk
başka hiçbir şeye ihtiyaç duymaz ya…
İşte bu türden bir
suç çocukluk suçu. Kapitalist dünyanın çözüm bulamadığı, kapitalin yokluğundan
kaynaklanan eksikleri giderme yöntemleriyle çocuk olmanın masumiyetini yan yana
koyduğunuzda sistemin “ERROR” verdiği, çaresizce “SUÇ” ilan edilen büyük suç…
Her iki çocuk için
de tahliye, özgürlükten çok daha farklı anlamlar içeriyor. Dışarıda rengarenk
bir dünya yok. Cezaevinin çıkış kapısı onlar için kendini feda etmeye hazır “İran
seninle gurur duyuyor” diye coşkuyla bağıran kalabalıklarla dolu değil.Koyu bir
grilik hakim.
Birinin ailesi zaten yok, diğerininki onsuz hayattan çok
memnun. Kimsenin istemediği iki küçük insan. Cezaevindeki iki görevlinin
haricinde hiç kimsenin istemediği…
Kötülük varsa eğer, insanın gözünü açtığı
ailenin içinde başlar..
Çocuklar kötü
olmaz.. Onlar iç güdülerinin peşinden gider..
Azadi’de olduğu
gibi, en profesyonel filmde bile amatör oyunculardır onlar…
Hayatın da amatör
oyuncuları…